SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

BED’UL-HALK

<< 1339 >>

8. CENNETİN ÖZELLİKLERİ VE YARATILMIŞ OLDUĞU HAKKINDA NAKLEDİLEN RİVAYETLER

 

قال أبو العالية: {مطهرة} من الحيض والبول والبزاق {كلما رزقوا} أتوا بشيء ثم أتوا بآخر {قالوا هذا الذي رزقنا من قبل} أتينا من قبل {وأتو به متشابها} /البقرة: 25/: يشبه بعضه بعضا ويختلف في الطعوم.

{قطوفها} يقطفون كيف شاؤوا {دانية} /الحاقة: 23/: قريبة. {الأرائك} /الكهف: 31/ و/يس: 56/: السرر.

وقال الحسن: النضرة في الوجوه والسرور في القلب.

وقال مجاهد: {سلسبيلا} الإنسان أو الدهر: 18/: حديدة الجرية. {غول} وجع البطن {ينزفون} /الصافات: 47/: لا تذهب عقولهم.

وقال ابن عباس: {دهاقا} /النبأ: 34/: ممتلئا. {كواعب} /النبأ: 33/: نواهد. الرحيق: الخمر. التنسيم: يعلو شراب أهل الجنة. {ختامه} طينه {مسك} /المطففين: 26/. {نضاختان} /الرحمن: 66/: فياضتان.

يقال: {موضونة} /الواقعة: 15/: منسوجة، منه وضين الناقة.

والكوب: ما لا أذن له ولا عروة، والأباريق: ذوات الآذان والعرى. {عربا} /الواقعة: 37/: مثقلة، واحدها عروب، مثل صبور وصبر، يسميها أهل مكة العربة، وأهل المدينة الغنجة، وأهل العراق الشكلة.

وقال مجاهد: {روح} /الواقعة: 89/: جنة ورخاء، والريحان الرزق، والمنضود الموز. والمخضود الموقر حملا، ويقال أيضا: لا شوك له، والعرب: المحببات إلى أزواجهن. ويقال: {مسكوب} /الواقعة: 31/: جار. {وفرش مرفوعة} /الواقعة: 34/: بعضها فوق بعض. {لغوا} باطلا {تأثيما} /الواقعة: 25/: كذبا. {أفنان} /الرحمن: 48/: أغصان. {وجنى الجنتين دان} /الرحمن: 54/: ما يجتنى قريب. {مدهمتان} /الرحمن: 64/: سوداوان من الري.

Ebü'ı-Aliye şöyle demiştir: مطهرة kelimesi cennetteki eşlerin hayız, idrar ve balgam gibi özelliklerden arındırılmış olacaklarını anlatır. كلما رزقوا (kendilerine her rızık sunuluşunda) ifadesi, onlara bir ni'met verilip / ikram edilip arkasından başka bir ni'met daha verilince / ikram edilince anlamına gelir. قالوا هذا الذي رزقنا من قبل ("Bu, daha önce dünyada yediklerimizin aynısı!" diyecekler) ifadesi, bu bize daha önce verilen nimetlerdir anlamındadır. وأتو به متشابها (Oysa bu, (onların aynısı olmayıp) benzeri olarak kendilerine sunulacaktır) cümlesi, cennette verilen nimetler görünüşleri bakımından birbirlerine benzer fakat tatları değişiktir anlamına gelir.

 

قطوفها (o cennetin meyvelerinin devşirilmesi) ifadesinin geçtiği yerlerde cennetliklerin, meyvelerden diledikleri gibi devşirip koparacakları anlatılmaktadır. دانية kelimesi  yakın anlamına gelir.

 

الأرائك kelimesi döşekler, sergiler anlamına gelir.

 

Hasan-ı Basri'ye göre النضرة yüzlerdeki nur ve ışık, السرور ise gönüllerde / kalplerde hissedilen sevinç ve neşedir.

 

Mücahid, سلسبيلا kelimesine gürül gürül akan anlamını vermiştir.

 

غول kelimesi karın ağrısı anlamına gelir. ينزفون cümlesi onlara sarhoşluk vermez, onların akıl sağlıklarını bozmaz anlamındadır.

 

Abdullah İbn Abbas دهاقا kelimesini dolu diye tefsir etmiştir. كواعب kelimesinin eş anlamlısı نواهد dir ve göğüsleri dolgun harika dilberler anlam'ına gelir.

 

الرحيق cennet şarabı, التنسيم cennetliklere sunulan en değerli içecektir. ختامه مسك ifadesindeki ختامه kelimesi şarap fıçısının ağzının kapatıldığı çamur anlamındadır.

 

نضاختان (cennette akan iki pınarın sıfatı olan bu kelime) gürül gürül çağıIdayan demektir.

 

موضونة kelimesi örülmüş, işlenmiş, dokunmuş anlamındadır. Örülerek yapılan deve kalanı anlamındaki وضين الناقة terkibindeki وضين kelimesi de aynı kökten türemiştir. الكوب kelimesinin tekili olan كوب kulpu ve emziği olmayan kap / bardak - kadeh, أباريق kelimesinin tekili olan أبريق kelimesi ise kulplu ve emzikli kap / ibrik / sürahidir. عربا kelimesi ‘r’ harfi şeklinde şeddeli olarak da okunur. Tekili عروب dur. Bu kelimenin tekili ve çoğulu صبور ve صبر kelimeleriyle aynı vezindedir. عرب kelimesiyle eş anlamlı olarak Mekkeliler العربة Medineliler الغنجة Iraklılar ise الشكلة kelimesini kullanırlar. Mücahid روح kelimesini cennet ve bolluk, ريحان kelimesini de rızık diye tefsir etmiştir. المنضود kelimesi muz diye tefsir edilmiştir. المخضود kelimesine ise meyve yüklü, dalbastı anlamı verilmiştir. Bu kelime ayrıca dikeni olmayan diye de tefsir edilmiştir. العروب kelimesi eşleri tarafından çok sevilen kadınlar anlamına gelir. مسكوب çağıldayarak akan demektir. فرش مرفوعة kat kat döşekler anlamındadır. لغوا kelimesi boş, batıl söz; تأثيما kelimesi ise yalan söz anlamına gelir.

 

أفنان kelimesi dallar أغصان anlamındadır. وجنى الجنتين دان ayeti şu anlama gelir: "Bu iki cennetin meyveleri rahatlıkla devşirilebilecek kadar yakındır."

 

مدهمتان kelimesi ise bolca sulandığı için (diğer iki cennetin) yemyeşil olduğunu anlatır.

 

حدثنا أحمد بن يونس: حدثنا الليث بن سعد، عن نافع، عن عبد الله بن عمر رضي الله عنهما قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إذا مات أحدكم، فإنه يعرض عليه مقعده بالغداة والعشي، فإن كان من أهل الجنة، وإن كان من أهل النارفمن أهل النار).

 

[-3240-] Abdullah İbn Ömer r.a.'den nakledildiğine göre Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Sizden birisi öldüğü zaman sabah ve akşam vakitlerinde gideceği yer kendisine gösterilir. Eğer cennetliklerden ise cennetliklerin yeri, yok cehennemliklerden ise cehennemliklerin yeri gösterilir."